Sabahattin Ali'nin Hayatı
Ailesi
25 Şubat 1907'de Gümülcine sancağına bağlı olan Eğridere'de dünyaya gelen Sabahattin Ali, asker kökenli bir ailenin çocuğudur.Babası piyade yüzbaşı Salahattin Bey'dir. Annesi de benzer bir şekilde, aynı Sabahattin Ali gibi bir asker çocuğu olan Hüsniye Hanım'dır.Salahattin Bey jöntürkleri destekleyen biridir ve oğluna ismini ise yine kendi gibi jöntürkleri destekleyen, aynı zamanda yakın arkadaşı olan Prens Sabahattin'den vermiştir.Salahattin Beyin aynı zamanda Tevfik Fikret ile yakın dostlukları vardır.Salahattin Bey istifa ettikten sonra ailesiyle beraber Erdemit'e taşınmıştır.1914 yılında I.Dünya Savaşı nedeni ile Salahattin Bey askere alınır ve ailesi de Çanakkale'ye geçer. 1918'e kadar savaşın olduğu bölgede bulunurlar ve bu durum Sabahattin Ali'yi çok etkiler.
Sabahattin Ali çocukluğunun büyük kısmında annesinin hastalığıyla ilgilenir ve aynı zamanda da bir dönem de babasının işleri bozulunca aile ekonomik sıkıntı yaşamaya başlar.Bu dönemlerde ailesine destek olmak için erken yaşlarda hayat mücadelesinin içine girer.Annesinin histeri hastalığıyla uğraşan babasını gördükçe, bu duruma kendisi ve iki kardeşi için katlandığını düşünür.Sabahattin Ali babasını çok sevdiğini, babası öldükten sonra "Hayatımın direği yıkıldı sandım!" diyişinden ve babasına yazdığı şiirden anlayabiliyoruz.
Eğitimi ve İlk Görevi
Eğitimine İstanbul Üsküdar Doğancılardaki Füyûzat-ı Osmaniye mektebinde başlar fakat savaş sebebiyle ailesi Çanakkale'ye taşınınca, Sabahattin Ali'de öğrenimine Çanakkale İbtidaî Mektebi'nde devam etmek zorunda kalır.Savaş yıllarında oldukları için bu kez de okulları öğretmensiz kalır ancak babası ve diğer subayların katkılarıyla tekrardan açılır.Okulda Türkçe derslerine Salahattin Bey girer.1918'de Salahattin Bey istifa edince ailesi İzmir'e taşınır ancak orada da fazla kalamazlar çünkü İzmir Yunan işgaline uğrar.Bunun üzerine aile Erdemit'e, yani annesinin ailesinin yanına taşınmak zorunda kalır.Sabahattin Ali'de Erdemit İdadisi'ne devam eder.Okumaya düşkün birisidir Sabahattin Ali ve 1921'de eğitimine devam etmek için İstanbul'a, dayısının yanına gider fakat bir yere giremez ve bir yıl sonra Balıkesir Dârülmuallimîn'e başlar.Sabahattin Ali'de babası gibi asker olmak ister fakat o yıl askerî okullar öğrenci alımı gerçekleştirmediği için bu hayalini gerçekleştiremez.
Bu yıllarda Horoz Mehmet adlı ilk öyküsünü kaleme almış ve aynı zamanda da şiir yazmaya başlamıştır. Okulu ve okumayı seven biri olduğu halde hakkındaki ilk şikayet -veya ihbar- o yıllar da olur ve bu durum Sabahattin Ali'yi okuldan soğutur.Bu olay Sabahattin Ali'nin o kadar ağırına gider ki intihara kadar düşünceler içine girer fakat çabuk vazgeçer.Öğretmenlerinin desteği ile İstanbul Öğretmen Okulu'na geçer ve sonuncu yılını burada tamamlar.Aynı yıl içerisinde babasını kaybeden Sabahattin Ali dayısının yardımı ile Yozgat Cumhuriyet Mektebi'ne atanır.Ailesi Yozgat'a yerleşir. Çocukluğundan beri peşini bırakmayan yalnızlık,mutsuzluk ve umutsuzluk duyguları buradada peşini bırakmaz.
1927 yılında Yozgat Cumhuriyet Mektebi'nde görevine başlar.Burada bir yıl ilkokul öğretmenliği yapar ve bu süreç içerisinde çok bunalır ve İstanbul hasreti çekmeye. Bu özlemini "İstanbul hasreti fena halde beni sardı. Evleri, sokakları, denizleri, insanları gözümden gitmiyordu..." şeklinde ifade ederken bu yıllarda da "Bir Siyah Fanila İçin" adlı hikayesinin temelini oluşturur.
Nahit Hanım adındaki bir arkadaşına yazdığı mektupta, konuşacak ve dertleşecek birini bulamadığını anlatır.Nahit Hanım, Sabahattin Ali'nin İstanbul'da tanıştığı ve Yozgat'ta iken sürekli mektuplaştığı biridir.Sabahattin Ali bir zaman sonra Nahit Hanım'a aşık olur fakat aşkına karşılık bulamaz.
Yozgat'ta iken Anadolu insanını gözlemleyen Sabahattin Ali, ileri ki dönemlerde bu gözlemlerini eserlerinde kullanmıştır.
-Hapishane Şarkısı 1(Göklerde Kartal Gibiydim)
-Hapishane Şarkısı 2
-Hapishane Şarkısı 3
-Hapishane Şarkısı 4
-Hapishane Şarkısı 5(Aldırma Gönül)
1927 yılında Yozgat Cumhuriyet Mektebi'nde görevine başlar.Burada bir yıl ilkokul öğretmenliği yapar ve bu süreç içerisinde çok bunalır ve İstanbul hasreti çekmeye. Bu özlemini "İstanbul hasreti fena halde beni sardı. Evleri, sokakları, denizleri, insanları gözümden gitmiyordu..." şeklinde ifade ederken bu yıllarda da "Bir Siyah Fanila İçin" adlı hikayesinin temelini oluşturur.
Nahit Hanım adındaki bir arkadaşına yazdığı mektupta, konuşacak ve dertleşecek birini bulamadığını anlatır.Nahit Hanım, Sabahattin Ali'nin İstanbul'da tanıştığı ve Yozgat'ta iken sürekli mektuplaştığı biridir.Sabahattin Ali bir zaman sonra Nahit Hanım'a aşık olur fakat aşkına karşılık bulamaz.
Yozgat'ta iken Anadolu insanını gözlemleyen Sabahattin Ali, ileri ki dönemlerde bu gözlemlerini eserlerinde kullanmıştır.
Edebiyata Girişi
Edebiyata ilk sağlam adımları, Balıkesir Öğretmen Okulu'nda öğrenciyken, arkadaşlarıyla beraber çıkardıkları okul gazetesinde öyküleri ve şiirleriyle görünür.Sabahattin Ali'nin öğretmenlerinden biri olan Ali Canip Yöntem, öğrencisindeki cevheri fark eder. Ali Canip Yöntem öğrencisinin öyküleri ve denemelerini birçok önemli dergide yayımlamasına yardım etti.
Bu ilk denemelerden sonra Balıkesir'de Orhan Şaik Gökyay'ın yönettiği Çağlayan dergisinde şiirleri yazar.Bunları Halit Fahri Ozansoy yönetimindeki Servetifünun'da, daha sonra Orhan Seyfi Orhon'un Güneş, Mehmet Emin Erişirgil'in Hayat dergisinde şiirleri çıkar.Yayımlanan ilk öyküsü Viyolonsel'i (Meşale, sayı 7, ekim 1928) Almanya'ya dönüşü Resimli Ay'da çıkan öyküleri izler, ama şiiri de bırakmamıştır.
Yurt Dışı Görevi
1928 sensinin yaz mevsiminde İstanbul'a gelen Sabahattin Ali, Maarif Vekâleti'nin yabancı dil öğretmeni yetiştirmek için Avrupa'ya öğrenci göndereceği haberi üzerine sınava girer ve sınavda başarılı olarak Almanya'ya gider.
Almanya'da bir süreliğine pansiyoner olarak bir kadının evinde kalır. Almancasını ilerletmek için özel kurslara giderken aynı zamanda da okumalarını yoğunlaştırır.Berlin'de aristokrat ve subay çocuklarının yoğunlukta bulunduğu bir okula başlar ancak bu ortama alışamaz.Kısa bir süre sonrada bu okulda da bir olay yaşar ve okuldan ayrılır.Çok süre geçmeden de bu olay neticesinde Türkiye'ye geri döner ve Bursa'da ilkokul öğretmenliğine atanır.Bu arada da Gazi Enstitüsü'nün yabancı dil sınavlarına katılır ve başarılı olarak 1930'da Aydın Orta Mektebi'nde Almanca öğretmenliğine atanır.
Tutuklanmalar ve Hapis Cezaları
1930'lu yıllar ilk toplumsal gerçekçi edebiyat denemelerini yayımladığı ve Nazım Hikmet ile tanıştığı bir dönemdir. Yazı dönemi çok hızlı bir şekilde devam etmektedir ancak bir kez daha ihbar edilen Sabahattin Ali bu sefer tutuklanır.Aydın Erkek Sanat Mektebi'nde bulunan Türkiye Kominist Partisi'nin Kızıl İstanbul adlı gazetesi, onun öğrenciler üzerinde olumsuz etkisi olduğu ihbarı ile tutuklanır. Söz konusu parti ile ilişiği bulunmadığı için dava düşsede, 3 aylık tutukluluk süresinde onun eserlerindeki karakterleri oluşturmasında etkisi çok büyüktür.
1931'de Konya'ya atanır. Burada annesi ve kız kardeşleri ile yaşarken hem Almanca öğretmenliği yapar hemde yazılarına devam eder. En önemli eserlerinden olan Kuyucaklı Yusuf bu dönemde "Yeni Anadolu" gazetesinde 15 sayı kadar tefrika edilmiştir. Ücretini alamayınca bu da yarım kalır.Konya'daki bu öğretmenliği sırasında bir eğlenti sırasında okuduğu "Memleketten Haber" adlı şiirinden dolaylı yoldan Atatürk'e hakaret içerdiği gerekçesi ile hakkında dava açılır.
Cumhurbaşkanına ima yoluyla hakaretten hüküm giyen Sabahattin Ali için Konya ile başlayan hapis günleri Sinop ile devam eder. 26 Aralık 1932 senesinde tutuklanan, 29 Ekim 1933'te ise çıkan genel af ile cezası bağışlanan Sabahattin Ali'nin hapishaneye dair görüşlerini bu sözleriyle ifade etmiştir:
"Bir mahpusu dünya ile hiç alakası olmayan bir zindana kapamak, ona en büyük iyiliği yapmaktır.Onu en çok yere vuran şey, hürriyetin elle tutulacak kadar yakınında bulunmak, aynı zamanda ondan ne kadar uzak olduğunu bilmektir."Sinop cezaevinde iken Hapishane Şarkısı adlı şiirlerini yazdığı yerdir.Burada yazdığı şiirlerinin bazılarını hala severek dinlediğimiz besteleri yapılmıştır.Bazı örnekleri şunlardır:
-Hapishane Şarkısı 1(Göklerde Kartal Gibiydim)
-Hapishane Şarkısı 2
-Hapishane Şarkısı 3
-Hapishane Şarkısı 4
-Hapishane Şarkısı 5(Aldırma Gönül)
Evlilik Dönemi
Cumhuriyet'in onuncu yıl dönümünde çıkarılan af ile hapishaneden kurtulan Sabahattin Ali, önce İstanbul'a sonrada Ankara'ya gider. Niyeti işine bir an önce geri dönmektir.Memurluktan kaydı silinen Sabahattin Ali, yeniden memur olabilmek için bir dilekçe verir.Yedi aylık bir incelemeden sonra yaşadığı olay yüzünden kanaatlerinin değiştiğini kanıtlaması için fırsat verilir.Benim Aşkım adlı şiiri yazarak Varlık dergisinde yayımlar ve Atatürk'e olan sevgisini gösterdikten sonra dilekçesi kabul edilir. Bu sayede yeniden göreve atanan Sabahattin Ali, ilk olarak Neşriyat Müdürlüğü'nde büro şefi, ardından da 1934 yılında Talim ve Terbiye Dairesinde ikinci sınıf mümeyyizliğine verilir.
Bu dönemde evlenmeye karar veren Sabahattin Ali, 19355 yılında Aliye Hanım ile evlenir ve kızı Filiz dünyaya gelir.Sabahattin Ali için bu mutlu günler Ankara'da devam eder.1936 yılında soyadı kanunundan iki yıl sonra Sabahattin Ali, soyadını aldı.
Askerlik Yılları ve Devam Eden Görevleri
1937 yılında askere çağrılan Sabahattin Ali ailesi ile birlikte İstanbula gelir. İki ay er, altı ay öğrenci olarak eğitim aldığı Harbiye'den sonra 1938 başlarında yedek subay olarak Eskişehir'e gönderilir. Terhisinden sonra Ankara'ya gelir ama II.Dünya Savaşı çıktığı için önce Sarıkışla, ardından da İstanbul'da tekrar görev yapar. Bu süre içerisinde eser vermeye devam eder.Kürk Mantolu Madonna adlı romanını da bu dönemde yazmıştır.
1938'de Ankara Musiki Öğretmen Okulu'na atanan Sabahattin Ali, daha sonra bu okulun yerini alan Devlet Konservatuarında; önce Karl Ebert'in asistanlığına daha sonra da dramturgluk görevine getirilmiştir.
Sabahattin Ali yıllar boyunca izlenen ve insanların şüphe duyduğu bir olmuştur.Bir keresinde akrabasının düğünü için gittiği Erdemit'te, bir sabah gezintisi sırasında tuttuğu notlar, onun casus olarak suçlanmasına sebep olmuştur.1944 yılında İçimizdeki Şeytan adlı romanından dolayı Hüseyin Nihal Atsız, başbakana bir mektup yazmıştır. Bunun üzerine Sabahattin Ali dava açmıştır ve Hüseyin Nihal Atsız mahkeme sonucu cezaevine girmiştir.Suçsuz bulunsa da baskılardan bunalan Sabahattin Ali, yazarlık yapmaya karar verir ve Konservatuar'dan ayrılır.
Gazetecilik,Kovuşturmalar ve Baskı
Konservatuar'dan ayrıldıktan sonra İstanbul'a gider.Gün dergisinde hikayeler, LA Tarquie ve Yeni Dünya gazetelerinde siyasal fıkralar yazar. Muhalif seslerin susturulduğu 1945 senesinde gerçekleşen olaylar sonucunda tekrar işsiz kalır. Bu olaydan sonra Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz ile çeşitli gazetelerde çalışır.
Buralarda yazdığı yazılardan dolayı tekrardan olaylar yaşar."Topunuzun Köküne Kibrit Suyu" adlı Aziz Nesin'e ait olan yazıdan dolayı davayı üzerine alınır. Aldığı davalardan biri kesinleşince 3 aya mahkûm olur. Eylül 1947'de hapisten çıkar ancak 'Adalet Koridorlarında' adlı yazısından dolayı tekrar dava açılır. 19 Aralık tarihinde tutuklanıp, Sultanahmet'te on iki gün hapis yatar.
Ölüm
Hapishaneden sonra Zincirli Hürriyet'teki yazısının ardından kovuşturmaya uğramak artık son nokta olur ve bir kamyon alarak nakliyeciliğe başlar. Sürekli gözlem altında olmak , onda pek çok değişikliğe sebep olur.
Hapisteyken tanıştığı Hasan Tural onu Ali Ertekin ile tanıştırır.Yapılan plan sonucu yine cezaevinden tanığı Salim, Ali Ertekin ve Sabahattin Ali yola çıkarlar. Kızılcadere köyüne geldiklerinde Sabahattin Ali ve Ali Ertekin yola kendileri devam ederken kamyon Salim ile geri gider. Bu tarihten sonra Sabahattin Ali'den haber alınamaz. Herkes Sabahattin Ali'nin yurt dışına kaçtığını düşünürken, 16 Haziran 1948 tarihinde bir çobanın bulduğu cesedin Sabahattin Ali'ye ait olduğu tespit edilir. Bulunuan cesedin dağılmış olması kimlik tespitine izin vermediğinden geride pek çok soru işareti kalır.
6 ay boyunca yapılan incelemelerde, Bulgaristan'a adam kaçıran bir şebekenin izlenmesi sırasında, Ali Ertekin bu işle ilgisi olduğu gerekçesi ile tutuklanır ve ifadesi alınır.İfadesinde "Söylediği sözler bende nefret uyandırmaya başlamıştı" diyerek millî duygular içerisinde Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü kabul eder. 4 yıla mahkûm olan Ali Ertekin, af kanunu ile hapisten çıkarken, geride pek çok söylenti kalmış, bu işin arkasında kimlerin olduğu ve Sabahattin Ali'nin gerçekten kaçarken mi öldürüldüğü, bugün bile üzerinde tartışılan bir konu olarak kalmıştır.
"Çalmadan, çırpmadan, bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?"Bütün bunlar karşısında tükenip biten Sabahattin Ali, çareyi yurt dışında yeni bir hayata başlamakta bulur ve Fransa'ya gitmek için pasaport ister fakat kendisine pasaport verilmez. Bunun üzerine Sabahattin Ali, kaçma planları yapmaya başlar.Amerika'dan gelen baskı makinesini satarak borçlarını öder ve paranın kalanını Ankara'ya, bir mektupla ailesine gönderir.
Hapisteyken tanıştığı Hasan Tural onu Ali Ertekin ile tanıştırır.Yapılan plan sonucu yine cezaevinden tanığı Salim, Ali Ertekin ve Sabahattin Ali yola çıkarlar. Kızılcadere köyüne geldiklerinde Sabahattin Ali ve Ali Ertekin yola kendileri devam ederken kamyon Salim ile geri gider. Bu tarihten sonra Sabahattin Ali'den haber alınamaz. Herkes Sabahattin Ali'nin yurt dışına kaçtığını düşünürken, 16 Haziran 1948 tarihinde bir çobanın bulduğu cesedin Sabahattin Ali'ye ait olduğu tespit edilir. Bulunuan cesedin dağılmış olması kimlik tespitine izin vermediğinden geride pek çok soru işareti kalır.
6 ay boyunca yapılan incelemelerde, Bulgaristan'a adam kaçıran bir şebekenin izlenmesi sırasında, Ali Ertekin bu işle ilgisi olduğu gerekçesi ile tutuklanır ve ifadesi alınır.İfadesinde "Söylediği sözler bende nefret uyandırmaya başlamıştı" diyerek millî duygular içerisinde Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü kabul eder. 4 yıla mahkûm olan Ali Ertekin, af kanunu ile hapisten çıkarken, geride pek çok söylenti kalmış, bu işin arkasında kimlerin olduğu ve Sabahattin Ali'nin gerçekten kaçarken mi öldürüldüğü, bugün bile üzerinde tartışılan bir konu olarak kalmıştır.
Eğer Sabahattin Ali ile ilgili yazılardan hoşlanıyorsanız Twitter'da bizi takip edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder